İhtiyaçlarınızı Ertelemeyin, Şimdi de Gerçekleştirmek İçin Adım Atın

‘Damlaya damlaya göl olur. Ak akçe, kara gün içindir. İşten artmaz, dişten artar. ‘ Atasözleri eşliğinde büyümüş biri olarak hediye edilen ilk kumbaram aklıma geldi. Annem ve babamın verdiği kumbaram benim için odamın en güzide köşesinde durur ve verdikleri harçlıklardan arta kalan ne varsa orada toplanırdı. En zevklisi de kumbaranın dolduğu gündü. Eğer hedeflenen o kumbaranın bir kaç kezden fazla dolması ise birikenler başka bir yere aktarılır (benden başka kimsenin bilmediği) ve boşalan kumbara içine doldurmaya devam edilirdi.

O kumbara minik bir hazine sayılırdı. Genelde almak istediklerimin büyük kısmının miktarı ailem tarafından tamamlansa da ben kumbaramda biriktirmiştim, gururluydum, başarılıydım ve ödülü de hak etmiştim.

İhtiyaçlarınızı Ertelemeyin, Şimdi de Gerçekleştirmek İçin Adım Atın

Biriktirmek 5-6 yaşında öğretilmeye başlanan bir disiplin olarak hayatlarımıza giriyor. Halen de gelenek devam ediyor. O kumbara dolana kadar beklediğim ve ihtiyaç duyduklarımı gerçekleştirmek yerine ertelediğim ne çok şey oldu. Peki bu biriktirme disiplini acaba duygusal olarak da biriktirmeye doğru bir yol alıyor mu? Biriktirmeyi bilinç altına yerleştirmiş ve bundan yarar sağlamış biri olarak acaba aynı şekilde ihtiyaçlarımı, isteklerimi de biriktirip hedeflediğim ne ise ona ulaşana kadar bekliyor muyum?

Digitürk’te Dilediğinyerdeizle platformunda 30. Yaş Günüm isimli bir film var. Yalın bir romantik komedi, muhtemelen sinemalarda da gösterilmedi. Normalde bu tarz filmleri fazla izlemezdim. Kendime ayırdığım vakit bazı durumlardan dolayı oluşunca film izlemek, o anki ruh halime ne hitap ediyorsa yeni tercihlerimden biri oldu. İşte bu filmde böylelikle film listeme eklendi.

30. yaş günüm bilinçli farkındalığa ulaştığı yaştan itibaren her doğum gününde bir kağıda o yıl istediği her ne ise onu not eden bir genç kızla ilgili. Her dilediğini yazarken aynı zamanda nasılsa olmaz olumsuzluğu ile dileğini dileyerek mumlarını üflüyordu. 25’inci doğum gününde, 30 yaşına geldiğinde bir şirkette genel müdür, evleneceği erkekle tanışmış ve hayallerini kurduğu evde yaşıyor olma dileklerini yazdı. Yazarken de çevresine nasılsa olmayacak, gene de diliyorum dedi. Aradan 5 yıl geçti ve dediği gibi, hiç biri olmadı.

30. yaş gününe geldiğinde halen bir asistan, erkek arkadaşı tarafından doğum gününde aldatılmış ve tek odalı evinde yaşıyor olduğunu fark edince doğum günü dileklerinin gerçekleşmediğine dair kanıtlanmış bir inanca sahip oldu. Bir daha dilek yazmak istemediğini fark etti. Son kez yıllardır not aldığı kağıda 30. yaşında şimdiye kadar dilediği ne varsa, şu an ihtiyacı olsun olmasın, gerçek olmasını istedi. Kaybedecek bir şeyi kalmamıştı, nasılsa da olmayacaktı. Kumbarada birikmiş her şeyi masaya sundu.

Ertesi sabah uyandığından itibaren listede yazılı ne varsa, yıllar boyu her doğum gününde dileyip gerçek olmayacağına inandığı ne varsa hepsi teker teker gerçek olmaya başladı. 6 yaşında istediği köpek bir anda kapısında belirdi. Ona bakacak yeri olmasa da evine aldı. 9 yaşında dilediği çocuk evi uzun zamandır görmediği bir arkadaşından geldi. Kapı çaldı ve piyangodan hayallerinin evini ve beraberinde son model araba kazandığını öğrendi. Şirketinden beklemediği promosyonu alıp müdür oldu. 12 yaşında okulunda beğendiği erkek bir anda karşısına çıktı. Listede onunla ilişki yaşamak vardı. Ve tabii hayallerinin erkeği ile tanıştı.

İhtiyaçlarınızı Ertelemeyin, Şimdi de Gerçekleştirmek İçin Adım Atın

Zaman ilerlediği ve çoğuna artık ihtiyaç duymadığı, hatta büyük bir kısmının geçmişteki kendisi ile bağlantılı istekler olduğunu fark etmesi çok uzun sürmedi. Kumbarada birikmiş olan ne varsa bir anda karşısına çıkıyordu fakat çoğunun artık onunla ilgisi kalmamıştı. İstediğini sandığı ve olacağına inanmadığı için biriken ne varsa gerçek oldu. Fakat o mutlu olamadı.

İhtiyaçlarınızı Ertelemeyin, Şimdi de Gerçekleştirmek İçin Adım Atın

İhtiyaç duyulan ne varsa imkan dahilinde o anda tatmin edilmeyip ertelenmesinin sebepleri belki başroldeki kızın yaşadığı gibi kendimize olan inançsızlığımız. Nasılsa olmaz düşüncesinden yola çıkarak dilenen ya olmaz ya da bizim ihtiyacımız olmadığı bir zaman olur ama bize mutluluk getirmez.

Salonda oturuyorsun, içerden mis gibi kek kokusu geliyor. Açsın ve yerinden kalkıp mutfağa gidip kekten bir dilim alıp yiyorsun. İhtiyacını giderdin, tatmin oldun. Salonda oturuyorsun, içerden mis gibi kek kokusu geliyor. Kalkıp içeri gitmeye üşeniyorsun, karnın zil çalıyor ama gene de oturmaya devam ediyorsun. Tatmin edilmeyen açlık hissin seni rahatsız etmeye başladı. Salonda oturuyorsun, karnın tok. İçerden mis gibi gelen kekin kokusuna kapılıp kendini birden mutfakta keki yiyor buluyorsun. İhtiyacın yoktu ama gene de dayanamadın, yedin. Sonra bir dilim daha yedin ve bir dilim daha. Şimdi miden şişmiş durumda kendi kendine söyleniyorsun, keşke yemeseydim.

İhtiyaçlarınızı Ertelemeyin, Şimdi de Gerçekleştirmek İçin Adım Atın

İhtiyaç duyduğumuzu tatmin etmek için onu gerçekleştirmeye adım atmak mutlu ederken ihtiyaç duymamıza rağmen ertelemek bizi mutsuzluğa doğru yönlendiriyor. Adım atmak inanmakla gerçek oluyor. İhtiyaç duyduğunun ne olduğunun farkındalığı ile adım atmak. Peki şu an ihtiyacın olan ne farkında mısın? Her şey, tüm imkanlar sınırsız olsa seni şimdi olsa mutlu edecek ne? Aklına ilk gelen ne ise yakala o düşünceyi ve adımını at. Seni engelleyen korkularsa inan. Seni engelleyen kaybetmekse kabullen.

Kıyıyı Gözden Kaybetmeye Cesaret Etmedikçe İnsan, Yeni Okyanuslar Keşfedemez. Andre Gide.

Şimdi ihtiyacın olana yer açman gerekiyorsa, artık seni mutlu etmeyeni, sana yaramayanı bırakmaya cesaret et.

loading...
Bumerang - Yazarkafe

Yorumlarınız için: