Her Son Bir Kutlama Olsa, Yaşam Senin İçin Nasıl Olurdu?

Geçici olanları ciddiye almanın peşini bıraksak, Her Son bir kutlamaya dönüşecek.

Her tatil dönüşü hüzünlenirim. Yıllar geçmesine rağmen, özlediğim bir çok kişiye kavuşmuşken geride kalan o tatil anları aklıma gelir ve hüzün kaplar. Sizlerde benim gibi aynı duyguları hissediyor musunuz bilemiyorum. Özellikle tatil uzun sürdüyse yani 15 gün ve üstüyse yeniden evime, arkadaşlarıma, varolan düzenime geri dönmek daha da zor gelir. Evin kapısından bavulla girdiğim an, kapıdan yolculuk için çıktığım anla iz düşümü yapar gibi nasıl oldu da geçip gitti bu süre diye şaşkınlık yaşarım.

İnsan alışıyor, doğasında var. Sanki geçen her an bir tehdit gibi geliyor. Fakat her şeyin değiştini unutuyoruz ki tatil sonrası sendromu denen bir kavram gelişti. Sadece durum tatille sınırlansa iyi…

‘Neden en sevdiğim insanlar hayatımdan çıkıyor?’

‘Neden güzel günler sona eriyor?’

‘Bu mükemmel işi neden kaybettim?’

‘Daha yeni yılı yeni kutlamıştık, yılın ortasına ne zaman geldik?’

‘Neden hastalandım?’

‘Neden beni bırakıp gitti?’

‘Neden ayrıldık?’

‘Neden cildim kırışmaya başladı’

‘Ne güzel eğleniyorduk, neden eve dönmemiz gerekti?’

 

Yaşamımın çeşitli evrelerinde bu soruların tümünü sordum. Hepsinin de cevabı sonunda aynı sonuca ulaştı. Değişim ne kadar rahatsızlık verse de yaşamın bir parçası. Kayıp gidende iyiyi görmek zor hele sevdiğin bir şey, durum veya kişiyse.  

Değişim kaçınılmazdır ve geçici olandan kaçma şansımız yok. – Buddha

Buddha felsefesinin yaklaşımı bu karmaşıklık yaratan sorularıma ilginç bir cevap olarak karşıma dikildi. Bir çoğumuz gibi sonlara mutsuzlukla yaklaşmak yerine her son Buddha için bir kutlama sebebi, bir nimet.

Son bulan her neyse onu kucaklamayı, onu sarıp sarmalamayı öneriyor. İşte o zaman muhtaç olma durumunu ve boşluğu anlayabiliyormuşuz.

Her Son Nasıl Kutlamaya Dönüşecek?

Yeni bir şeyin olması, her şeyin değişmesi gerektiğini kabullenmekle başlıyor. Sonbaharda solan yaprakların dökülmesi gerekiyor ki yerine yeni ve sağlıklı olanları çıksın. Buddhist bakış açısına göre ne son ne de başlangıç var.

Hiç bir şey bir diğerinden bağımsız değildir. Ve hiç bir şey bir diğeri olmadan varılmaz. Her şey- kendimiz dahil- varolmak ve sona ermek için bir şeye bağımlıyız. Elinde bir çiçek tutuyorsun ve o çiçek bağımsız bir şekilde orada varoluyor. Senin gözlerin onu net olarak görüyor ve avucunda elinle onun varlığını hissediyorsun. Çiçek orada seninle varoluyor.

İşin aslı o çiçek senin elinde olmadan önce toprakta tohumdu. Yağmur yağdı, güneş açtı; beslendi ve büyüdü. Toprakta o küçük kabuğunu kırarak bir çiçeğe dönüşüp yer yüzüne çıktı. Onun yaşam formunu daha da derine indirmek gerekirse de atom ve parçacıklardan oluştuğunu hatırlatmam gerek. Bilimadamı olmadığım için kendi bilgim dahilimde detaylandırıyorum. Oysa onun varoluşunu oluşturanlar benim bilgimin çok ötesinde.

O çiçeği birini mutlu etmek için koparmasak belki o açtığı toprakta ömrü boyu yaşayacak. Bir çok arıyı besleyecek, böceklere ev sahipliği yapacak. Çiçek bekleyen kişiye o çiçeği vermediğimizde ise belki onu mutsuz edeceğiz.

Yani başlangıç ve son olarak gördüğümüz her şey aslında tek bir şey. Dünyada var olan her şey birbirine bağlı. Hepimiz birbirimizi etkileyen sebepler ve koşullarız. Bir şey sona erdiğinde aslında sona ermiyor. Her son bir bitiş değil, bizi sadece başka bir duruma yönlendirmek için son buluyor.

20’li yaşlarda ilk erkek arkadaşımdan ayrıldığımda asla onun gibi birini bulamayacağım. Asla kimseyi sevemeyeceğim, kimse onun gibi beni mutlu edemez dediğim anlar gözümün önünde geçiyor ve şu an gülüyorum. Kendimi nasıl hırpalamıştım oysaki o süreçte. Şimdi yaşadıklarıma bakınca iyiki son bulmuş diyorum, şükranla, kutlama yaparak.

İşinizi kaybettiğiniz bir dönem var mı bilmiyorum ama ben bir dönem sıklıkla yaşadım. 1 seneyi geçmeden bir başka işe yönelmek zorunda kaldım. Hepsi birbirinin benzeri ve nedense 6. ayda bana mutsuzluk verenlerdi. İşsiz kaldığım süre içinde boş zamanımı yoga ile değerlendirmeye başladım ki 3 sene sonunda 500 saatten fazla eğitim almış bir yoga eğitmeni olarak her sabah zevkle güne başlıyor, çalışma saatlerimi kendim ayarlıyor, her geçen gün yeni öğrencilerle çalışıp yaşam amacım yolumda ilerliyorum. Yaşama dokunduğumu hissediyorum. O işleri kaybetmesem, onlar son bulmasa şimdiki huzurum ve mutluluğum olmayacaktı. Ah bir de o dönem anlasaymışım ya… Kendimi başarısız görmek yerine!

Her Şey Kalıcı Yanılgısına Son

Her şeyi kalıcı ve bizden ayrı gördükçe dualistik yani ikilem yaratan bakış açımızla koşullandırılmış yaşamlar içinde kaybolmak bize acı veriyor.

Her son gerçekleştiği an onun bağlı olduğu başka bir şeyin olduğunu hatırlasak o zaman kutlama yaparız. Başlangıç ve son olmadığının kanıtı aslında önümüzde duruyor. Her akşam batan güneş (aslında dünya döndüğü için bizim alanımızdan çıkıyor, başka bir yeri aydınlatıyor) her sabah doğuyor. Gece veya gündüz bir sonsuz değil. 6 ay gece ve gündüzü yaşayan ülkeler için bu geçerli.

 

‘Yaşamlarımız aslında bir otel. Bildiğiniz gibi ötelere insanlar giriş ve çıkış yaparlar. Yaşamlarımızda aslında öyle – yeni arkadaşlar giriş yapıyor; eski arkadaşlar çıkış yapıyor. Bazıları uzun süreli kalmayı seçiyor bazıları kısa. Geçici olan fark etmesek de daha güzel. Keyifli, sürprizli, besleyici. Sürekli aynı kalsa ve değişmese, sıkıcı olurdu.’ Dzongsar Jamyang Khyentse

Tatilimin bitişinde yaşadığım şaşkınlık kısa sürdü çünkü iyiki dönmüşüm dediğim üst üste bir çok durum karşıma çıktı.

SaveSave

loading...
Bumerang - Yazarkafe

Yorumlarınız için: