‘Bazı İnsanlar Hayatınızı Sonsuza Dek Değiştirir.’ Carol filmi için yazılan etkileyici tagline yazısını okuduğumda uzun zamandır beklediğim filmin vizyon tarihi içinde heyecanlanmaya başladım. Aslında filmin senaryosunu daha önce danışmanlık yaptığım firmada okumuştum. Patricia Highsmith’in aynı adlı romanından uyarlanan Carol filmi Amerika’nın şu an demokratik ve eşitlikçi görünümlü dünyasının aslında çok da parlak olmadığı dönemde yaşanıyor. Bir dip not eklemek istersem, şu anda ayrımcılık özellikle zenciler için devam ediyor. Oscar ödüllerine bu yıl hiç zenci aday olmadı. Teknik ekipten dahil bir zenci aday yok. Bu bir şans olabilir ve bence bahtsız bir şans, veya ayrımcılık olabilir. Sonuçta Spike Lee, Will Smith gibi ünlü zenci yönetmen ve oyuncular Oscar törenini protesto ettiler. Biz konumuza dönelim.. Carol filmi için uyarlanan kitapta iki kadının arasında beklenmedik şekilde yaşanmaya başlanan tutkulu ilişkinin çevreleri tarafından fazla kabul görmemesi anlatılıyor. Daha da can alıcı durum ise Carol’ın lezbiyen ilişki yaşarsa, ayrılmak istediği kocasından olan çocuğunun velayetini kaybetme riski.
Patricia Highsmith, romana ilhamını 1948 yılında geçici olarak çalıştığı mağazaya gelen kürklü sarışın kadından almış. Kitabı o gece bitirdiğini söylüyor. Su çiçeği olduğunu ertesi sabah fark eden Highsmith, ateşin halüsinasyon gösterme etkisi ile yazdığının da altını çiziyor. Fakat kitabı 1951’de bitiriyor. Hikayede anlatılan ana olay ise kendisinin yaşadığı bir ilişkiden alınmış. Daha önce eski sevgilisi olan Philadelphia sosyetesinden Virgini Kent Catherwood, kasete alınmış otel konuşmaları ve yaşadığı lezbiyen ilişkiden dolayı çocuğunun velayetini kaybetmişti. Kitabın bir diğer özelliği ise o dönem basım için çalıştığı yayıncısının Carol kitabını yayınlamak istememesi. Sonunda kitap yayınlanmış ve çok satanlar arasına girmiş.
Oscar sezonunun merakla beklenen filmlerinden, 6 dalda Oscar adayı, 5 dalda Altın Küre adayı olan CAROL, Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın büyüleyici oyunculuk performanslarıyla yılın en çok övgü alan filmlerinden biri oldu. Amerika kendini ayrımcılık yapmayan bir ülke olarak göstermeye çalışsa da zamanında yaptıklarını da saklayamıyor. Lezbiyen olmanın bir çocuğa bakmakta sorun yaratmadığını anlamış ki 1990ların popüler dizisi Friends’de kocasından ayrılıp sevgilisi ile evlenen lezbiyen anne çocuğuna bakmaya devam ediyordu.
Patricia Highsmith’in tutku dolu romanından uyarlanan film, on bir yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdeye aktarıldı. 1950’lerin New York’unda geçen filmde bir mağazada tezgahtarlık yapan ve daha güzel bir hayat düşleyen Therese (Rooney Mara), yürümeyen evliliğinden bunalmış çekici Carol (Cate Blanchett) ile tanışır. Birbirlerine bağlanan iki kadın için eski hayatlarını bir çırpıda geride bırakıp her şeyden uzaklaşmak kolay olmayacaktır. Todd Haynes’in yönetmen koltuğunda oturduğu, Cannes Film Festivali’nde Rooney Mara’ya En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandıran CAROL, Carter Burwell’in müzikleri ve Oscar adayı Ed Lachman’ın görüntü yönetmenliğiyle de dikkat çekiyor.
