Duyguların, Bedenin Aracılığı ile Konuşuyorlar

Görüyor, kokluyor, duyuyor, tadıyor ve dokunuyoruz… Beş duyumuz yolu ile gelen bilgiler beynimize giriyor, özümseniyor ve bu yolla gerçekliğimizi belirliyoruz…

Şimdi ve şu an ekrana bakarak bir cümle okuyorsun. Okuduğun cümleden herhangi bir koku gelmiyor, ses işitilmiyor, veya ağzında bir tad bırakmıyor. Ekrana dokunabiliyorsun fakat cümleye dokunamıyorsun. Bu yazının gerçekliğini görerek duyumsuyorsun. Sadece görme duyusu gerçekliğini belirlemek için yeterli geliyor.

Yazıda seni şaşırtan bir cümle okudun. Şaşkınlık ve merak içinde okumaya devam ettin. Bu duygular, duyumların (görme) aracılığı ile ortaya çıktı. Sen yazıyı okumasan şaşırmayacaktın belki de.

Göremediğin, duyamadığın, tadamadığın, koklayamadığın, ve dokunamadığın duygular gerçek değil mi yoksa?

Ekmek fırınına girmek üzeresin. Taze pişmiş ekmeklerin kokusunu fırına girmeden hayalinde canlandırma başladın ve açsan midende kazıntılar oluşmaya başladı. Ekmeği satın aldığın gibi ucundan bir parça kopararak koku ile beraber oluşan açlık hissini bastırmaya çalıştın. Koku, açlık, midede kazıntı… Duyu, his ve bedende tepki!

Ateşin çıktı. Doktorunun söylediği tahlilleri yaptırmak için hastanedesin. Kolundan kan almak için iğne batırıyorlar. İğneyi gördüğün zaman midende gene bir hareketlenme oluştu. Açlık hissi ile oluşan kazıntıya benzer bir şey sanki. Oysa aç değilsin; endişe, korku ve/veya anksiyete bedeninde etkisini gösterdi. Görmek, korku, midede kazıntı… Duyu, his ve bedende tepki!

Duyular aynı veya farklı; tecrübeler oluştururlar. Geçmişe bağlı etkiler, inançlar ve bulunduğu durumu dikkate alarak beyin bedende farklı tepkilerle kendini ifade eder. Önce duyu sonra his ve sonra bedende fizyolojik etki.

Duyguların, Bedenin Aracılığı ile Konuşurlar

Rahat bir yere otur, saatininin alarmını şu andan 2 dakika ilerisine ayarla. Gözlerini kapatıp seni sinirlendiren yahut utandıran bir anıyı düşün. Alarmın sesi ile gözlerini aç, ve bedeninde farklı bir his/etki var mı gözlemle. Elini veya dişlerini sıktın mı? Nefesinde sıkışma hissetin mi? Yüzünde gerginlik var mı? Midende kasılma var mı?

Saatinin alarmını şimdiden 2 dakika sonraya ayarla ve gözlerini kapatarak keyiflendiren, haz yaratan bir anını düşün. Alarmın sesi ile gözlerini aç, yeniden dikkati bedenine getir. Nefesin yumuşak veya derin mi? Dudaklarında hafif bir tebessüm var mı?

Zihinde bu durumları canlı bir şekilde hayal ettiğinde, bedeninde belirgin değişiklikler oluyor. Düşüncenin neler yapabileceğini çok net gösteren örneklerden biri.

Çevremizdeki nesne ve olaylara anlam verme süreci duyularımızın örgütlenmesi ile gerçekleşir. Duyular aracılığı ile duygular devreye girerek düşünce ile birleşir ve davranışın seyrini belirler.

Yıl sonu bitirme sınavına hazırlıyorsun. Sınav günü yaklaştıkça uykusuz geceler artmaya başlıyor. Her şey normal gibi ama kendini giderek daha gergin hissediyorsun. Uyumayı becermişsen sabahları sırtında veya belinde ağrılarla yataktan kalkıyorsun. Sınav günü geldiğinde de avuçlarının içinin terlediğini, nefesinin kesildiğini, belki dudaklarını kemirdiğini fark ediyorsun. Zaten tüm gece dişlerini sıkarak uyumaya çalışmışsın.

Sınav, sunum veya projenin istediğin gibi sonuçlanması için çaba harcarken insan oğlunun düştüğü yegane tuzak bedenini sarıp sarmalamış. Acaba istediğim gibi olacak mı düşüncesi kaygı, korku, panik duygularının ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Benim burada altını çizmek istediğim ise biri veya bir kaç farklı duygunun ortaya çıkışı bedenin aracılığı ile kendini ifade etmeye çalışmış. Bel, sırt ağrısı, terleyen eller, uykusuzluk gibi.

Duyguyla savaşır, veya kaçarsak bedende ağrıya dönüşür.

Uzun süre stres yaşayan, mesela büyük şehirlerde yaşamak zorunda kalan insanlar, yine aynı nedenle, uzun dönemde çeşitli hastalıklar geliştirebiliyorlar.

Aynı zamanda olumlu düşünceler ve hayaller de bedenimizde güçlendirici ve onarıcı etkiler oluşturuyor. O yüzden en azından yediğimize ve içtiğimize dikkat ettiğimiz kadar, zihnimizin nelerle meşgul olduğuna da dikkat etmeliyiz.

Psikoloji profesörü Lisa Feldman Barrett: ‘Beynimiz, öylesine donanımlıdır ki duygu üretmek için kullandığı bileşenleri değiştirerek yeni duygular üretebilir. Üstelik bileşenleri bugün değiştirirsek, yarın beynimiz daha farklı öngörülerde bulmayı öğrenir.’

Kendi tecrübelerinin mimarı olmak!

Topluluk önünde konuşmak çoğumuzun korku rüyalarından biridir. Acaba yeterli miyim, beğenecekler mi, yanlış bir şey söyler miyim, herkes bana bakıyor… kaygı yaratan bu düşünceler eşliğinde bedende kalp çarpıntısı artar, avuçların içleri terler, nefes almakta zorluk yaşanabilir. Kalp çarpıntısı yükseldiğinde, bedenden gelen bu fizyolojik bilgi kalp krizi gibi büyük bir felaket ile yüzleşmekte olunduğunun habercisi olarak algılanabilir.

Fiziksel olarak kalp çarpıntısını başka hangi duygu durumunda yaşıyoruz sizce? Duygular, bedenin aracılığı ile konuşuyorlar. Aşık olduğumuzda, heyecanlandığımızda, cesaretlendiğimizde. Kalbinizi gümbür gümbür attıracak büyük bir mücadeleye hazırlanmakta olduğunuzu hayal edin. Kanınızı kaynatan ve sizi cesaretle adım attıran kalbinizin çoşkuyla gümbür gümbür atması. Yaşadığınızı hissettiren bir atış. Şimdi kalp krizi mi yaşıyorum endişesi kalmadı. Çünkü o çarpıntı enerjik bir kararlılığa dönüştü.


Kararlılık, beynin geleceğe dair daha farklı öngörüde bulunmasını sağlar. Bunu sık sık tekrarlarsak yalnızca küçük bir topluluğun önünde değil, milyonların önünde rahatlıkla konuşabiliriz. Barrett buna, hareketli duygusal zeka diyor.

İşin özü duygularının farkında olduğunda onları dönüştürebilirsin. Beden duygularımızın dile gelmesi için mükemmel yaratılmış araç. Sadece biz onu etkin şekilde kullanmayı beceremiyoruz. Bedeni tanımadıktan ve onu dinlemedikten sonra araç olarak kullanmamız da bayağı zor. Yapılan bedensel aktiviteler içinde nefesle bütünleşmeni sağlayan yoga derinlerdeki duygularında çözülmesine yardımcı oluyor. Derslerimin çoğunda bedeninde neyin nerede olduğunu bilmeyen, bedeninde neresi güçlü neresi zayıf tanımayan o kadar çok kişi ile karşılaştım ki. En başta esnek değilim diye gelenlerin çoğunun farklı esnekliklerinin olduklarını fark etmeleri onları şaşırttı.

Huzur, içeriden gelir. Dışarıda aramana gerek yok.

Buddha


Kağıtın kesmesinin yarattığı acının aynısıymış terk edilme acısı- The Big Bang Theory Sheldon Cooper. İlki duyulardan ikincisi düşünceden oluşan acıdan bahsediliyor. Sonuçta acı hissinin yarattığı etkiyi bedende fiziksel olarak yaşadığımızda farkına varıyoruz. Ya da bastırmaya çalışıp yokmuş gibi davranıyoruz. Duyular ve düşünceler etkilenerek duygularla bedeni etkileyecek. Sorumluluk aldığımızda yani yaşanılanı kabullendiğimizde beden etkilenir ama sesini duyurduğu için iyileşir ve dönüştürülebilir. Sorumluluğun kabulü daha sağlıklı bir beden, daha adil, daha bilinçli ve daha esnek duygusal bir yaşam demektir.

‘Hissetmediğin bir şeyi iyileştiremezsin. ‘

Mevlana

Bizim aslında tek yapmamız gereken bedeni dinlemek. Bedenin aracılığı ile keşfediyoruz. Bunun için meditasyon veya nefes çalışması öneririm. Yoga yapmak zorunda değilsin. Günde en az 3 dakika meditasyon yaparsan bedeninin senle konuşmasını daha net duymaya başlarsın. Bedenin Aracılığı ile bazı hastalıklar ve acılar kronikleşmeden de çözümünü sağlayabilirsin.


loading...
Bumerang - Yazarkafe

Yorumlarınız için: