Sosyal Medya İlhamı

Popüler olmak ve popülerliğini arttırmak mı istiyorsun, instagram seni bekliyor. sosyal medya ilhamı bulmanın tam zamanı.

İnsanın ihtiyaçlarından öte arzularını dikkate alan instagram fark edilme, görülme, dikkat çekme arzusunu tatmin etmenin en basit yolu. Kolay bir şekilde yüklenen fotoğraf ve videoları ile herkesin rahatlıkla kullandığı, filtrelerle güzelleştiği, gezdikleri, yaptıkları, yedikleri, içtikleri kısaca neyi göstererek fark edilmek istiyorsa bu arzusunu tatmin edici şekilde fotoğraflar paylaştığı bir yer.

Sosyal medya üzerinde birbirimizle iletişime geçmemize yardımcı olan instagram beğenilme arzumuzu tatmin ederken istediğimiz beğeniyi ve dikkati çekmediğimizde eksik hissedebileceğimiz yerlerden de biri. Facebooktan farklı olarak arkadaşlarla sınırlı olan platform istenirse, #hastag kullanarak 500 milyon kullanıcıya ulaşabildiğin bir alan.

Hepimizin içinde (en utangacımız dahil) görülme, fark edilme arzusu var. Sadece görülme değil görmek, neler olduğundan haberdar olma merakı var. 2018 verilerine göre 800 milyon kullanıcının yer aldığı günlük 500 milyon kişinin kullandığı instagramda şu ana kadar 10 milyar fotoğraf paylaşılmış. Günde 90 milyon fotoğraf paylaşılırken günlük fotoğraflar toplamda 4,2 milyar beğeni topluyor. En fazla pizza fotoğrafı paylaşılırken her geçen gün popülerliği artıyor.

Bir çok kişiden duyuyorum, ‘ Acaba instagramda ne yayınlasam ki dikkat çekebilsem’. (bunların arasında ben de varım) Yani ilham arıyoruz. Bazı hesapları ilham almak için takip ediyoruz, bazı hesapları meraktan, bazı hesapları arkadaşlıktan, bazı hesapları zevkten, bazı hesapları da iş olsun torba dolsun diye takip ediyoruz.

Hepimiz farklı şeylerden; durumlardan, olaylardan, mekanlardan, ve kişilerden ilham alıyoruz. Bazen de ilham almak yerine mutsuzluk, cesaretsizlik, umutsuzluk da yaşayabiliyoruz.

‘Senin rızan olmadan kimse seni aşağıda hissettirmez’ – Eleanor Roosevelt 

Bir fotoğrafı gördüğümde cesaretim kırılabilir, başka biri aynı fotoğrafa baktığında ilham aldığını hissedebilir. Kendi deneyimlerimize, kalıplarımıza ve düşünce yapımıza göre gelen bilgiyi işliyoruz. Bunda yanlış veya doğruyu aramanın manası yok çünkü olan bu. Düşüncelerim ve kendi kendime anlattığım (kurguladığım) hikayeler kendi özgüvensizliklerim ve zayıflıklarımdan ortaya çıkıyor.

Takip etmeye başladığım tüm hesaplar tanıdığım ve tanımadığım ünlü veya ünsüz yoga uzmanları, yoga yapanlar, yogaya gönül vermiş olanlar, yoga markaları ve yoga ile aklınıza ne gelirse ondan işte. Herkes biraz daha aktif olmamı önerdiği zaman bu hesapları eklemeye ve tabi kendimde düzenli fotoğraf ve video paylaşmaya başladım.

Yaptıkları workshopları, eğitimleri ve uzmanlık haberlerinin fotoğraflarını paylaşanları gördükçe içimde uyanan kıskançlığın ışığında ilham almak yerine kendimi yetersiz görme eğilimine doğru geçmeye başladım. (neden ben yapmıyorum veya yapamıyorum, yaparsam becerebilir miyim, insanlar gelir mi.. aklımda deli sorular) İğne atsan yere düşmez durumundaki kalabalık yoga sınıflarını gördükçe cesaretim kırılıyor. Yeni kitaplarının haberlerini yayarken sizinle paylaştığım bu site dışında hiç bir yazımın bir yerlerde olmadığını, üşenmekten veya eksik hissettiğimden kağıda dökülmeyen düşünceler içinde boğulduğumu fark ediyorum.

Hayallerini ve projelerini gerçekleştirdiklerini duyurduklarında ise içimden parçalar koptuğunu hissediyorum. Benim onlar gibi yeteneklerim olmadığına inanmış biri olarak, onların geldikleri yere ulaşamayacağımı düşünüyorum. Kısaca ben onlar gibi olamayacağım kaygısı her yerimi sarmışken onlarla karşılaştırınca ne kadar ufak olduğumu düşünüyorum. Artık baktığım fotoğrafların çoğu ilham vermek yerine beni yanlızlaştıran ve hatta kendime soğutan bir çeşit işkenceye dönüşüyor…

Başarısız, dışlanmış, geride kalmış ve eksik olma hissiyatları beni mahvediyor. Aynı zamanda kıskançlık hissinin yarattığı suçlulukla beraber güvensizlik hissi ise ayrı bir alem. Sanki kendimi sahte hissediyorum çünkü yoga naziktir ve kapsayıcıdır. Oysa ben dışlanmış ve kaba hissediyorum.

Tekrar yazdığım bir önceki paragrafı okuduğumda ne kadar çok düşündüğümü dile getirmişim. Tüm zihinsel aktiviteler içinde bir kez bile kalpten gelen bir şey yok. O kadar zaman gördüğüm fotoğraf ve videolar içinde bir tanesi bile ‘ben yaptım oh sen ne yaptın şimdiye kadar’ diyen bir ibare, bir söz, bir işaret yoktu ki. Sadece kendi deneyimlerini paylaşıyorlardı ve ben kendi koşullandırılmışlıklarım, kalıplarım ve deneyimlerim ışında negatif olarak yorumladığımı anladım.

Başkalarının ne yaptığını önemsemeye başladıkça (rekabetçi pazar ekonomisi – kapitalizm) kendi amaçlarımdan, ilgilerimden ve hayallerimden de uzaklaşmaya başlamışım. Belki de bu yüzden yeniden merkezime dönme, kendi ilgi duyduklarımı keşfetme zamanı.

Benim hesabıma bakıp yogadan başka bir şey yok, yaşamı sadece yogamı diyecek bir çok kişi çıkar. 6 ay öncesine kadar genel fark edilme arzumu her şekilde tatmin ederken şimdi yoga ile ilgili yolumun fark edilmesine uğraşıyorum. Ve sıkılmaya başladım. Ben sadece yoga yapan biri değilim, yoksa instagram ile dönüşüm mü yaşadım :/

Sosyal Medya ‘İlhamı’

Eğer izin verirsek sosyal medya bize acı çektirebilir. Güvensizliklerimizle yüzleştirebilir, eksik hissettirebilir, sorgulatır.. fakat bunu ancak biz izin verirsek yapabilir. Gelen bilgiyi kendi süzgecimizden (hatırlar, deneyimler) geçirip kişiselleştirmedikçe, olanı olduğu gibi gördükçe gücümüzü koruyabiliriz. Paylaşanın benle veya senle bir derdi yok. Eğer takip ettiğin akış sana güvensizlik, kıskançlık, yani yaşamını kısıtlayan bir etki yaratıyorsa direkt takibi bırak. Arada da mutlaka detoks yapmanı öneririm. http://www.terapimyoga.com/teknoloji-ve-sosyal-medya/

SaveSaveSaveSave

loading...
Bumerang - Yazarkafe

Yorumlarınız için: