Uyum Sağlamak veya Kendimi Göstermek Yerine Otantik Olmayı Seçiyorum

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek – otantik olmak, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!” e.e. cummings

Yıllarca kendimi suyun dışında kalmış bir balık gibi hissettim. Aynı zamanda da çaresizce göle ait olmak da istiyordum. ‘Normal ‘ biri olmaya çalıştım, uyum sağlayan ve herkes gibi olan. Her seferinde de kendimle olan ilişkim bozuldu hatta uyum sağlama çabaları içinde kendimi kaybettim. Okuldaki her farklı gruba ait olmayı, uyum sağlamayı denedim. İnekler, popülerler, şımarıklar, asiler… hepsini denedim ve her seferinde yaşadığım mutsuzluk bir diğerini denemeye doğru yöneltti. Her seferinde kendimi aradım uyum sağladıklarımda, oysa her denememde daha da uzaklaşıyormuşum kendimden.

Okul sonrası iş hayatı, ilişki, yani yaşamın kendisinde de uyumlanma sorunum devam etti. Örneğin ilişki konuları 35’lerime kadar beni fena zorladı. Türk kadınları için tasarlanmış bir plan varya; Bir erkek bul, evlen ve çocuk yap… ailem baskı yapmadı ama uyumlanmaya çalıştığım her ortam içinde bu baskıyı farklı şekillerde yaşadım. O zaman bende kendimi göstermeyi yani farklı olmayı denedim. İsyan ettim, asla dedim, kimse ile olmam dedim, asla o kadınlar gibi olmayacağım, evlenmeyeceğim diyerek ilişki yaşama konusunda sorunları olan aynı zamanda beni de mutsuz eden herkesi yaşamıma davet ettim.

Okul yıllarımı heba etmemem gerektiği konusunu kendi kendime ikna ederek kariyerimi eğitim aldığım konuda yapmaya çabaladım. 20li yaşlardaki isteklerim 30larında bambaşka yöne gitti ama ben direndim. Yönetici olmam lazım, para kazanmam lazım, satın almam lazım, meşgul olmam lazım çünkü bunlar başarının sembolü. Stres yüzünden uykularım kaçsa da, bedenim ağrılar içinde kalsa da yapmam lazım, olmam lazım.

Tümünü yaptım ve beni mutlu etmediler. Yıllarca da direndim. Önemli olduğumu hissetmeyi ve başarılı olmayı istedim. Hayallerimdekini de tabii ki gerçekleştiremedim. Yazı yazmak, yoga, dünyayı gezmek ve eğlenmek…

İnsanları memnun etmek doğamızda, yaradılışımızda var. Bu yüzden uyum sağlamak istiyoruz ki içinde yol aldığımız tekne devrilmesin. Aynı zamanda başarılı olmak ve dikkat çekmek istiyoruz ki kendimizi gösterelim. 

Uyum sağlamak için kendimizi yok saymak veya öne çıkmak için kendimizi zorlamak; hepsi bizi kendimizden uzaklaştırmakla kalmıyor başkası yapıyor. Asıl bu yorucu, tüketici olan.

İş hayatımın ilk başlarında uyum sağlayan, kurallara uyan, her söyleneni yapan biriydim. Sonra kendimi gösterme arzusu içeride yanmaya başladı. kendimi göstermeye çalıştıkça uyumlu bana alışan iş arkadaşlarım dışlamaya başladı. Ve en sonunda da patronum. Zaten uyumlanma ve dikkat çekme arasındaki o ince köprüde gidip gelirken yolumu kaybedip kaybolduğumu da işlerimden ani ayrılış veya çıkarılışlarımla anladım.

İki zıt yönün baskısı ve hepsinde aynı sonuç. Hiç biri ben değildi. Her ikisinde de insanları memnun etme, uyumlu olma ve mantığımın sesini dinlemek vardı. Kalbim çoktan susmuştu çünkü sesini duyuramamaktan yorulmuştu.

Uyum sağlama veya dikkat çekmek aslında insanları memnun etme eğilimlerimizden olabilir mi? Belki de hata yapmaktan korkuyoruz. Belki yetersiz olur muyuz diyoruz veya ben fazla mıyım, fazla mı dikkat çekiyorum diye sorguluyoruz. Sonra da bir bakıyoruz ki aslında kendimiz olmaktan, otantik olmaktan korkuyormuşuz.

Rafta unutulan bir eşya veya farklı veya başarısız olmak istemiyoruz.

Kendim olmak ve kendisi olanları bulmak, tanımak, yakın olmak istedim. Önce kendimi bulmam gerekiyordu. 

İşimden ayrıldım. Yıllar önce Türkiye’ye ilk geldiğinde denediğim sonra uyumlandığım fitness salonundan uzaklaşmamak, onaylandığım gruptan kopmamak için vazgeçtiğim Yogaya 10 sene sonra yeniden başladım. Yoga yaptıkça daha da çok yapmak istedim çünkü her pratik beni kendimle daha da fazla buluşturmaya yardımcı oldu. Bunu başkaları ile paylaşmak için yoga eğitimi aldım ve yoga hocası oldum. Okuma hevesim yeniden canlandı. Kendi blogumu açtım. İlk 4 sene geçmişe bağımı yansıtan bir siteyken 2018’de beni yansıtan bir siteye dönüştü. Kendimi ortaya çıkarmaktan, zayıflıklarımı güçlerimle beraber paylaşmaktan çekinmemeye başladım. Sürekli gezen, spontane, içinden geldiği gibi yaşayan, eğlenmeyi seven, otantik – kendine has özellikleri olan ve beni güldüren bir erkeğe aşık oldum. Onunla dünyada en çok gitmek istediğim yerlere gittim.

Çocukluk hayalinin ne olduğunu sor kendine. Başkalarında olan ve sende hayranlık uyandıran neler, dünyaya neyi mirasın olarak bırakmak istiyorsun ve senin değerlerin neler? Neyi yapmayı seviyorsun ve bunlar için kendine zaman ayırıyor musun? 

Başkaları gibi olabilir veya öne çıkmak için kendini paralayabilirsin. Bir başka yolda kalbini dinlemek. Kendi hayallerinin peşinden gitmek, başkalarını dinlemeden, toplumun tanımlamalarına takılmadan… Kendini bil, kendini tanı ve ne istediğinin farkındalığı ile kendinle iletişimde kal. Senin için anlamlı olan neyse onu keşfet ve olması gerekenler için endişelenmekten vazgeç. Önceliğin kalbine şarkılar söyleten olsun. 

Otantik ol, özgün ol, kendin ol.

loading...
Bumerang - Yazarkafe

Yorumlarınız için: